5 Haziran 2007

Sunshine (2007)

İngilizlerin aykırı yönetmeni Danny Boyle’un yönettiği, Cillian Murphy ve Michelle Yeoh ile birlikte benim çok tanımadığım uluslararası bir oyuncu kadrosuna sahip olan Sunshine (Gün Işığı), belki de uzun zamandır hasretini çektiğimiz has bir bilim-kurgu denemesi. Ancak ne yazık ki çok başarılı bir uzay gemisi atmosferi yaratabilmesine rağmen anlattığı konunun merkezindeki temel hatalar sebebiyle birinci sınıf bir bilim-kurgu olma fırsatını kaçırıyor.

Konuya kısaca bakarsak, 2057 yılında ölmekte olan Güneş’in etkisi kar ve buz altında kalan Dünya’da iyice hissedilmektedir ve tek çare olarak konularında uzman bir grup astronot Icarus II isimli uzay gemileri ile dev bir yıldız bombasını Güneş’in merkezine yollamak üzere uzun bir yolculuğa çıkmışlardır. Ancak bu ilk deneme değildir ve 7 yıl önce de aynı şekilde yola çıkan Icarus I'den haber alınamamıştır. Kahramanlarımız yolculuk sırasında bir yandan birbirleri ile hesaplaşırken, bir yandan da gemilerinde çıkan ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalırlar. Güneş’e yaklaştıklarında Icarus I ile karşılaşmaları ile işler daha da ilginç bir hal alacaktır.

Genel anlamda yapısı itibariyle 2001: A Space Odyssey’ten çok uzak olmayan yapım, yarısından sonra gelişen olaylarla da adeta Alien filmini akıllara getiriyor. Oyunculuklar vasatın üzerine pek çıkamasa da görsel olarak çok iyi bir atmosfer yaratılmış ve sanıyorum filmin başarısı da sadece buna bağlanmış. Filmi izlerken karakterlerin kimler olduğunu anlasak da oldukça yüzeysel olarak ilişkiler ve kişilikler aktarılıyor, hatta kimin öncelikli görevi olduğu bile tutarsız bir şekilde işleniyor, öyle ki bir sahnede hayatı rahatlıkla riske atılan fizikçinin daha sonraki sahnelerde hayatı korunmak üzere başkaları feda edilebiliyor.

İşlenen konu ise aslında gerçekten ilginç, zaman zaman bilimsel verilerle de inandırıcılığı artırılıyor ancak ne yazık ki temelleri sağlam kurulmadığı için en baştan itibaren sırıtıyor. Olayın bilimsel boyutuna bakarsak uzay gemisinin güneş ışınlarından korunması önündeki dev bir kalkan yardımı ile sağlanıyor, gemi sürekli kalkanın arkasında Güneş’e doğru ilerliyor. Ancak plana göre mekik Güneş’e iyice yaklaşınca bomba merkezine doğru yollanacak ve kahramanlarımız ters istikamette son sürat uzaklaşarak Dünya’ya geri dönecekler. Tabi burada şöyle bir soru akla geliyor, kalkan da uzay gemisiyle mi dönecek, yoksa bomba ile Güneş'in derinlere kadar mı gidecek? Her iki durumda da bir terslik var :) Tabi filmi izlerken görüyoruz ki aslında bomba zaten Güneş ışınlarına karşı dayanıklı bir materyal ile kaplı imiş ki gerçekten en derinlere kadar gidebiliyor, tabi bu durumda akla gelen soru da, madem böyle bir teknoloji var tüm mekik neden onunla kaplı değil?

Uzay gemisinin bu kadar uzun bir yolculuk boyunca yeterli oksijen ve yiyeceğe sahip olması oldukça gerçekçi olarak işlenmiş. Gerçek bitkilerden oluşan bölümde oksijen üretimi sağlanmakla kalınmıyor, aynı zamanda taze sebze ve meyveler de yetiştiriliyor. Burdaki temel sorun da neden bu bölümün yedeklemesi yapılmamış ve tek bir oksijen üretim merkezi var? :)

Eğer bu temel tutarsızlıkları dikkate almadan izlenirse incelikli bir çalışmanın ürünü olduğu belli olan bir bilim-kurgu var karşımızda..

Links:

Hiç yorum yok: